Çocuklukta izlerken yeşilçam filmlerini fazlasıyla özensiz ve insan zekasına küfür gibi anlardım.Yani başrol oyuncusu genç kızın ikide bir tongaya düşmesi geleceğinin elinden çalınması fikir değil senaryonun ilerleyişi bariz insanın kafasını kaldırsa görebileceği türden körlükler sözde engelleme gibi verilirdi.Oysa benim kuşağım 80 lerde mini minicik olanlar yani kafamızı kaldırsak göreceğimiz hakikatlere aynı senaryo ile ulaşamıyorduk o kadar ucuz bir senaryoydu.Hakikati bilenlerin sesi kısılmıştı bir biçimde o tarafına girmeyeceğim;önemsiz olduğundan değil anlatmak istediğim çalınan geleceğim olduğu için.Kimliksizleşerek aynılaştırılarak çıkarılacağımızı umdukları geleceğimden.Hakikati bulduğumda okuması yazması olmayan ömrünün son demlerini yaşayan biri gibi kaldım.Geç kaldım aslında neler olduğunu kim olduğumu anlamaya sormaya başlamam gibi.Sanki yol bitmişti yol haritasını bulduğumda.Ne yapacaktım bunca gerçekle? Keşke ezberim bozulmasaydı sorgulamasaydım keşke ömrümce beni dürten şu huzursuzluk kendi olma isteğim baskın gelmeseydi.Yüzme bilmeyen birinin gemi yolculuğu bilenlerin ki kadar keyifli geçmez.Yüzme öğrenmem gerekirdi çünkü hakikat herkesin kendi olma sorumluluğunu taşımasını söylüyor.Özgürlüğün hiç öyle canım çeker yaparım çekmez yapmam demek olmadığını söylüyor.Bedeli var diyor ödeyeceksin;yalnızken iyi hissedebilmeyi öğreneceksin ki bir başkasına dostluğu suna bilesin yoksa yalnızlıktan kaçarken sığındığın liman olur ilk fırsatta gitmek istersin.Hayatını devam ettirmek için tek başına kalmayı bileceksin diyor ben hala işsizim bu da bir diğer kısmı önemli.Çünkü bakınıyorum bu para gücü büyük ve etkili bir hegemonya zahmetsiz üstelik baskın gelmek isteyen için.Ve bir türlü gidemeyenler için pranga.Şimdi elimde yürümeye dermensız bacaklar hayatı kavrayamayacak eller ve bütün hakikati gösteren yol haritası var geç kalınmış.Geleceğim çalınmış.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder