26 Şubat 2012 Pazar

sevda çoğaltır insanı ..sevemedik çe eksildim...

http://fizy.com/#s/1d786g
Yaz tatili bitmiş okulun açıldığı ilk gün başlamıştı.Hayatın bana insan hislerinde duyduklarıyla yaşamı algılar sözünü öğreteceği günmüş.Okul yolundan dönerken gördüm onu ve hissettiklerimiz sürdüğü sürece hep uzun zaman göreceğim yerde oturmuştu beni gördüğünde hissettiği şeyi bana geçirmişti ''off ne güzel saçların var'' sözü ile.Henüz çok yakın komşumuzun yeğeni olduğunu,en yakın arkadaşımın evinin önündeki yolun karşısındaki bakkalla (ki o bakkala geleceğim) evlerinin yan yana olduğunu öğrenmeme çok vardı;zaten bu bilgiler hislerime ne bir fazlalık kattı ne eksiltti.Adını öğrenmem için düzenlediği sokak tiyatrosu skecini, oyununa getirdiği arkadaşını bir daha görmediğimde anladım,ismini öğrenmem için arkadaşı ben geçerken defalarca ona yüksek sesle ismiyle çağrıda bulundu,ne de güzel isimdi öyle,doğadan bir ismi vardı harfleri yan yana getirmektense sembolünü defterlerime çizdiğim his dünyamı değiştiren o güzel isimli insan.


Okulum yokuşun başında bir yerdeydi eve dönüş için indiğim düzlükte devam ettiğim yolun -ki o yokuş başındaki ev olmasa daha uzun görürdük bir birimizi- ayarlamasını yapmış kendi evime döneceğim yokuş yukarı diğer yola kadar beni görecek biçimde oturudu.Ben utancımdan gözümü gözüne değdiremezdim o bana süre tanırdı ilkin ben seyrederdim doyamasam da sonra yeter derdi sıra bende sadece gözlerimizle sevdik ama namuslu sevdik.Namus dedimse ahlakçı deyim olarak kullanmadım daha önce yazmıştım  açılımını.O sevda bana öğretti ki sevda kişiseldir insanın hayatı anlamlandırması algısı nasıl sa sevdası da öyledir hiç kimse sevdayı tariflemesin kimse o kalıplara sokulmasın. Çünkü ne benim aklıma gelirdi dokunmak ne onun;kalp çarpıntılarıyla terlemeler le hevesle bir birimize karşılıklı kaldırımlardan bakardık saatlerce.Ben okul dönüşü çantayı eve fırlattığım gibi soluğu arkadaşımın evinin önündeki kaldırımda alırdım.O zaten beklerdi.Benden daha cesurdu bir iki yıl önce dünyaya gelmişti biraz da erkekçe bilmişliği vardı hiç konuşmadık ama tanıştık bildik gözce.Dokunmak aklımın ucundan geçmemişti görmek orada beklendiğimi bilmek nasıl bir doyumdu anlatamam.Sabahları okula giderken onun uyuduğunu bilirdim yastığını çarşafını kendi sevdiğim renklerden boyardım sabah uykusunda olması huzur verirdi sevdiğimin.


Kış geliyordu iyiden iyiye soğumuştu ikimizde kışlıkları giymiyorduk inatla çünkü giyinmek üşüdüğünü ilan etmekti ve bu ilan kaldırımların yardımıyla tutunduğumuz sevda yolculuğumuzun yönünü kaybetmekti.Mantolarla kaldırıma oturulmazdı o zamanlar.Ama sabah lanet olası yağmur doğanın zaferiydi,evlerinin oradan geçerken sanki her şey bitmişti çaresizlikle tanıştığım gündü.Sevdanın acıtması için illede sevilenle kavga etmek onsuz kalmak gerekmezmiş öğrendiğim gündü.Yağmura karışan gözyaşıma şaşırdığım sevdamın içimde bu kadar büyüdüğünü gördüğüm gündü.Dönüş yolunda onun oturduğu kaldırıma bakmadığım halde gördüğüm,sokaktan bile büyük boşluk yüreğimde ki boğuntuydu.O yoldan yıllardır yürümüş hiç bu kadar anlam yüklememiştim meğer anlam veren hislermiş öğrendiğim gündü.Sonra o malum bakkalın hayli geniş yağmur değdirmeyen çatısı sayesinde korunaklı ön bahçesinde onu gördüğüm de kalbimde ki çarpıntımı bana veren o sevda o üzüntüden eser bırakmayan bir kuvvet bir heves vermişti bana oradaydı bekliyordu yine sessiz anlaşmış yine gözce konuşmuştuk.Seni terk etmem diyordu.O günler için kış ayazında bu fedakarlığına karşı bende eve vardıktan sonra tekrar bakkala gittim eskisi kadar uzun olmasa da gözleriminizin sözü vardı sevecektik.Bir adım daha yaklaşmadık hep aynı hizada aynı mesafede aynı masumiyetle sevdik.Gözce anladık kalpçe çarptık.Soğuk sıcak dert değildi sadece o değil evde ki azarlar dünyadaki tüm sorunlar tek çarpıntıyla çözülürdü her şeyin üstesinden gelinirdi sevda hevesti.Sonra bitti üzmeden acıtmadan başlarken ki gibi, geliyorum demediği gibi gitti o his.


Benim dokunmakla biteceğine inandığım bir sevda algım var kirleneceğinden tükeneceğinden delice korktuğum için kaçtığım bir duyguya dönüştü sonraki yıllarda sevda ve ilk ve son sevda tecrübemin buna katkısı büyüktür.Madem o masalsı anlarda aklımızdan geçmemişti dokunmak,demek ki öğretilmiş bir şey sevdaya dokunmayı seksi katmak; hep o masumiyeti aradığım için tekrar yaklaşamadığım bir hisse dönüştü.Hele bir de o kadına yüklenen zorunluluklar güzellik zorunluluğu gibi (ırkçılığı çağrıştırır bana )bildiklerim başka hayatlardan gözlemlerim derken anlıyorum ki şairin de dediği gibi :temiz kalmış ne bulunur bir çöplükte\ aşk da kirlenir elbet insanla birlikte.**


Sonra büyüdük,ben bir daha sevdaya yakın durmadım dedim ya o kültürel tanımlamalar ekonomik altyapının ürettiği tüketimin desteklediği iç çamaşırı erotizmine indirgenmiş aşk tanımı yalan.Her insanın sevdası kendi algısıyla anlamlandırmasıyla alakalı; bence elbette.Dokunmadan sadece dokunmak mı bunu aklından dahi geçirmeden sadece kalbimdeki çarpıntıyla önüne düştüğüm sürüklendiğim ve hiçde rahatsız olmadığım bir yıl yaşadım.elbette herkes gibi yalnızca bir defa yaşanabilirdi ben biraz erken yaşadım;talihsizlik diyeyim.


Şimdi hep kavuşmayacağımı bildiğim bir özlemdir bana sevda; o hisleri bana yaşatan kim bilir nerededir;kaç sevdayı eskitmiştir.İnsanı hayata hazırlayan hissettikleri dir acıları umutları... ezberden toplumsal yaşamın dayattığı ve yaratmak istediği insan kimliğinden çok uzakta bir şey o,bağımsız kendi bilincinden gelen.Belki çok erken bir yaşta yakalamasaydım hiç bilmeyeceğim bir hissi bana yaşattı kendisi de yaşadı gözlerim gördü kalbim duydu.Sadece an vardı ne hesap ne kitap ne yarın vardı.Artık mümkün mü bu tür bir sevda?Tüketim kültürünün her hisse bir ad bulduğu,insana ne olması gerektiğini dayattığı bir çağda..Ben küçük bir çocukken de olsa yaşadım hiç olmazsa..Selam olsun o günlerime..


                                                                                                        **Metin Altıok- aykırı sevda sözcükleri

Hiç yorum yok: