26 Ekim 2014 Pazar

 Bazen koca şehir,ülke,dünya bile dar gelir,insanın kendi içindeki sığınakları ağzına kadar doludur kaçacak yer yoktur.
 Bir mısradır dönüp duruyor,''vuruldu şehirler soluksuz kaldık''. Gerçi KOBANİ değil anlatacağım o ''büyüsüz bir dünyaya büyü olabilme''(*) umudunu yeşertecek belki ..umarım.

 Sonra bir cümle yine bana bir şey anlatmak istiyor tam zamanında Slvia Plath için kuruluyor bu cümleler:
''Kaybedişin bir zorunluluk değil,bir tercihin ve erdemin sonucu olduğunu''... 
Bana iyi geliyor bu kaybediş yazısı,çünkü uğruna kavgaya değmeyecek şeyler vardır;kendini pazara çıkarıp değerini oradan ölçen insanlar gibi.Kaybetmek iyi gelir öyle durumlarda.
Oyun kurulur,oyun dağılır kimisine iştirak edersin kimisini bozarsın bozması iyidir gibi.
Kimi oyun kurucuların hırsları insanı korkutur korku dedimse,başedememek gibisi değil de kazansan da eksiltecektir seni,Çünkü,kazansa bile bitmeyecek tatmin olmayacak zavallı bir haldir.Kandırdığını galip olduğunu tezgaha düşürebilme yeteneğini sınadıkları oyunlar vardır,bilerek kaybetmek gerekli bu oyunları bırak kazandım sansın.Bırak başkasın da duvara çarpsın kendine çarpsın sen de değil , bırak işe yarıyor sansın..
  (*) Paramaz Kızılbaş 

Hiç yorum yok: