25 Mayıs 2012 Cuma


sosyal ağlar olgusuna kafayı taktım son yılların yükselen trendleri...
yüzkitabı :D gibi de çevrilecek yüz yüze olmadığı kesin bir paylaşım sitesi üzerinden diğerleri de değerlendirilebilir hepsinin işlevi aynı hemen blogları ayrı tutarım çünkü blog bir çeşit enformasyon zaten...
bu adına paylaşım denen ama paylaşmanın p-sine yaklaşmayan ağları kendimce akıl yürüterek anlamaya çalışacağım ne de olsa kullanıcısı hedef kitlesi insan...bu ağları kuranlar amaçladıkları meseleyi şöyle anlatıyor özetle: __-küreselleşen dünyada insanın toplumsal rolleri zorunlu ve artık varoluşuna anlam katmayan aidiyetleri bir birleriyle iletişime geçmek şöyle dursun düşmanlığı yaratan nedenlerdir... bu tarif bana ait__öyle ise reel alanda mesefaleri aşmak bir kültürü anlamak için harcanması gereken beden ve zihin yolculuğunu kolaylayalım insanlar bir birlerinin kültürlerini anlasınlar hem de ortak bir bilinç oluşup düşmanlığın anlamsızlığı ortaya çıksın üstelik toplumsal baskıların zorla yarattığı insan özüne aykırı aidiyetlerden sıyrılan birey kendine daha yakından baksın vesaire vesaire...şimdi buraya kadar olan kısmı sosyal ağ kurucularının dilek ve temennileri sanırım çok ta zeki insanlar esasen bu bahsi geçen bir dünya vatandaşlığı hayali tanıtım ve reklam açısından da çekici,olasılık dahilinde olmayanı pazarlamak reklamcılığın işi..bu tip bir kültür birlikteliği gerçek hedefmiydi kazançları milyon dolarları bulan bu adamların bilinmez..zaten bırakın birlikteliği insanlar hakkında en ufak bilgileri bile olmadıkları fikir öğretilere ataları olduklarını iddia ettikleri kişilere eklemlemekteler zamanda geçmişe yolculuk yapar gibiler ama gözleri ve kulakları kapalı sanal bir yolculuk aramak değil araklamak yolculuğu düşmanlığın mirasyediliğine soyunmuş varisler...iletişimi değil iletmeyi kendine bakmayı değil kendini yüceltmeyi marifet yaptılar, hep haklı çıkmayı amaçlayan onaylanmak için aforizma tadında bilgiyle öteki yaratıp ona savaş açan darma dağın uzak tuhaf bir alan oluştu..

Peki tekniğin yarattığı gündeliği kolaylayan gelişmeye itiraz edilmez ama hayatı anlamlandırmak ruhu beslemek için seçtiği yol kendini tanımasına bilmesine ve kendine rağmen yürüyebilmesine enerji verecekse o zaman ,anlamlıdır ve kavga o zaman sona erecektir çünkü insan kendine bakmayı öğrendikçe o kadar da matah olmamanın verdiği bilgeliğe ermeye başladıkça aidiyetini kimliğini keskin çizgilerle çizmenin yalan dolan olduğunu anlıyor anladıkça da öfkesi bu dayatmalardan ekmek yiyenlere yöneliyor onun sömürdüklerine değil..
İnsan olmak ağaçla kuşla balıkla gorille biyolojik akraba olduğunu kabul etmek sonra halden hale giren duygusuna haz aldığı duruma göre tepkisi değişen bir organizma ezberleri kırması gerek pavlovun itleri gibi şartla mamalı onu  dokunmadan bilemeyeceğin bir garip canlı ölerek yaşamayı öğrettiler saçma...

Neyse uzatmamak lazım konuyu dağıttım ama umarım anlatabildim.. Sınırsız dünya özlemiyle...

Hiç yorum yok: